ARABULUCULUK MÜESSESESİNİN KÖTÜYE KULLANILMASI
- AV. İPEK KAŞIKCI
- 20 Şub 2019
- 2 dakikada okunur
Temel bir insan hakkı olan herkes için adaletin sağlanması ve adalete erişimin ulaşılabilir olması bakımından zaman içerisinde mahkeme dışı uyuşmazlık çözüm yolları geliştirilmiştir. İlk olarak Anglo-Amerikan hukuk sisteminde ortaya çıkan bu çözüm yolları daha sonraları AB üye ülkelerinde de benimsenmeye başlanmıştır. Yapılan araştırmalarda mahkeme dışı çözüm yolları olarak getirilen tahkim, arabuluculuk gibi uzlaşma çözümlerinin, yargı sisteminde devreye girmesiyle birlikte mahkemelerdeki iş yükünde azalma, daha etkin ve hızlı çözüme ulaşma gibi bir sürü olumlu etkisi olduğunu ortaya koymaktadır.
Alternatif uyuşmazlık çözümü olarak arabuluculuk, özünde müzakere ve tarafların karşılıklı iletişimi sonucu iş birliği içinde, daha az masraf ile hızla çözüm almış oldukları bir yöntemdir. Arabuluculuğu, mahkeme sürecinden ayıran en büyük özellik ise haklılık/haksızlık tartışması yapılmadan iki taraf arasında uzlaşma sağlanmasıdır. Hal böyle olunca her alana özgü alanında uzman nitelikli arabulucuların yetiştirilmesi gerekmektedir.
Bir arabulucunun her konuda uzlaştırma sağlanmasının beklenmesi alternatif çözüm yöntemlerinin mantığına aykırı olduğu gibi hayatın olağan akışına da aykırılık teşkil etmektedir. Örneğin, tıbbi kötü uygulama poliçesinden kaynaklı malpraktis davaları, karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortasından kaynaklı davalar, iş hukuku, bilişim hukuku…vb. gibi davalarda uyuşmazlık konusunun çözümü teknik bilgi gerektirdiğinden arabulucularında uzmanlaşmaları çok önemlidir. Alanında uzman arabulucuların olması aslında arabuluculuğa ve mahkeme dışı çözüm yollarına duyulan güveni de pekiştirecektir.
01.01.2019 tarihi ile açılacak olan alacak ve tazminata ilişkin ticari davalarda öncelikle arabulucuya başvurulması zorunlu hale getirilmiştir. Böylelikle arabulucuya başvuru, tarafların usuli şartları yerine getirilmesi adına gerçekleştirmesi gereken bir adım gibi görülmeye başlanmıştır. Hal böyle olunca uygulamada aslında tarafların ‘’anlaşma ihtimali olsa bile’’ arabuluculuk ücreti ödemekten kaçınmak, usuli şartları yerine getirmek mecburiyetinde hissetmek gibi sebeplerle arabulucuya başvurmak istemediği, zorunlu olarak başvuru yaptıklarında da uzlaşmak istemediklerini dile getirdikleri gözlenmektedir.
Arabuluculuk görüşmesinde ‘’sözde’’ uzlaşamayan tarafların arabulucunun yanından ayrıldıktan sonra kendi aralarında uzlaştıkları ve böylelikle arabuluculuk müessesesini kötüye kullandıkları gözlenmektedir. Bu durum beraberinde birçok riski de barındırmaktadır. İhtiyari ya da zorunlu dava şartı olan arabuluculuk sonucunda uzlaşma sağlanması halinde, söz konusu uzlaşma tutanağı icra edilebilir bir hüküm içermesi şartıyla mahkeme kararı ile aynı sonuçları doğurabilmektedir. Yani kendi aralarında uzlaşma tutanağı düzenlenmeden anlaşan taraflar için dava açılma ihtimalinin her an bulunduğu unutulmamalıdır.
Av.İpek Kaşıkcı
コメント